3 Eylül 2011 Cumartesi

Tatil Dönüşü Sendromuna Girdim, Çıkıcam...


Sabah kalkarsın, yüzünü yıkarsın. Dolapta yaklaşık 2 aydır bekleyen siyah kumaş pantolonla uzun süre bakışırsın. Derin iç geçirerek bacaklarını sarıp sarmalamasını izlersin. Üzerine yine aynı dolaptan klasik bir bluz... Bluzu giyerken yanmış boyun ve omuz bölgesi, mayonun izi sana tatilden yeni gelmiş olduğunu hatırlatır. Eğilir çorap çekmecesine ince çorabını alırsın simsiyah ayaklarını fark edersin. Çünkü muhtemelen tatil boyunca çorapsız gezmiş ve ayaklarına hiç bakmamışsındır. Makyaj yapmak için aynaya bakarsın hafif kırmızı yanakların tatil güneşinden kalmıştır. Derin bir nefes daha... Makyajın biter, ayakkabılarını giymek için ayakkabılığa yöneldiğinde parmak arası terliklerin tüm kumu ile sana kocaman gülümser... Sen de ona gülümsersin. Ayakkabılarını giyer otobüs durağına gitmek için yola koyulursun. İnsanlarda bir telaş... Sabah trafiğine girersin, rutin yolda olan değişikleri görmek için pencereden dışarı bakarken içinden "Tatil neden bitti" diye isyan edersin. Bir yanın da şükreder Allah'a en azından işim var diye... İşe varılınca dünya tatlısı arkadaşlarına sıkı sıkı sarılıp kısa gülüşmeler, öpüşmeler yaşarsın. En güzel yeri burasıdır. Tatilinizi nasıl geçtiğini soranlara "Çok güzel" derken tekrar için burulur. Bu içinden arkadaşlarla tekrar tatile çıkma fikri gelir. Bu isteğin yüzünden tepine tepine ağlamak istersin deeeee olmaz... Günü bu ruh hali ile bitirip yarın için daha farklı olacağını düşünerek uykuya dalarsın. Tatil dönüşü sendromunun fazla süreceğini sanma. 1 okulun daha tamamlanmamış olması, 2-3 korna sesi; üzerine de yıllık plan, zümre, şube toplantı tutanakları arasında bir kayboluş oldu mu tamamdır. Yeni sezona hoş geldin!!! 

Tatilden dönüsen de güzel zamanlarının sonu gelmez. Gülümse!! Gülümse ki içindeki yaz bitmesin...

Yeni bir yıl beni bekliyor. Valizlerim hazır. Onlar giysi dolu, ben enerji doluyum. İzmir'i 2 ay daha göremeyeceğim. Ama olsun alıştım artık sanırım. O kadar çok koymuyor artık gitmeler. Her otogara gidişimde ayaklarım geri geri gitse bile koymuyor. Eskiler demiş ya; "İnsan doğduğu yerde değil doyduğu yerde mutludur." diye. Evet artık mutluyum Gebze'de. 5 yıllık aşk anılarım beni üzse de orada. Kendi adıma toparladığımı düşünüyorum. Aşk anılarım beni mutsuz etse de diğer anılarım bu yükü azaltıp beni mutlu etmeye yetiyor. Her geçen yıl biraz daha alışıyorum. Bunun sonu ne zaman gelir? Kim bilir? Gebze'den bildirmek üzere güncem...

Hiç yorum yok: