13 Eylül 2011 Salı

Öğretmenimsi Öğretmenler...

Sözde mangalda kül bırakmayan lakin işe gelince bir tuzluk görevi gören meslektaşlarım var benim. Ve ben onlardan nefret ediyorum. İdarecilerle arasından su sızmayan, bir hata olduğunda ben daha iyisini yaparım tavırlarında gezen pislikler kendileri. Çalışmadığınız halde bu durumu nasıl bir pişkinlikle, çenenizle örtmeye çalışıyorsunuz ben anlamıyorum. Akşam eve gittiğinde vicdan muhasebesi yapmayan; ama ayın 15'i gelince hiç bir şeyi unutmayan bankamatik öğretmenden başka hiç bir şey değilsiniz. İşin ilginç tarafı bu bankamatik öğretmenler sürekli takdir görüyor. Ne bileyim takdir, teşekkür belgesi almak olsun, maaşla ödüllendirmek olsun... Gözümüz yok Allah daha çok versin de, bi de "Bunlar için ne yaptın?" diye sorarlar adama. Öğretmenlik mesleğini çok sevdiğim halde bu saygıdan yoksun insanlar yüzünden artık sevemiyorum güzeller güzeli mesleğimi. Sürekli işi başkalarının üzerine yıkmaya çalışıyorlar çünkü. "Bana dokunmasınlar da okulda ne olursa olsun." Sen de bu okulun öğretmenisin ben de. Senin benden ne farkın var arkadaşım? Hele de okulda şöyle bi 6-7 seneyi devirmişsen ooo senden iyisi yok. "Çömezler yapsın işleri, ben artık unumu eledim, eleğimi astım" modundan çıkın artık. 
Bugünkü Öğretmenler Kurul Toplantısında yeniden yeniden yeniden... anladım ki herşey aynı. Yazık gerçekten yazık, o küçücük dimağ sahipleri sizleri örnek alıyor ya çok yazık. Başka diyeceğim hiç bir şey yok! 
En iyisi bundan sonra işini doğru yap, kimse ile muhattap olma, işine odaklan. Uzak olsun sana yarım ağız yapılan teşekkür, ödüllendirme. Öğrencilerin yaptıklarıyla, notlarıyla sana ödüllerin en güzelini, en değerlisini verir.

Güzel olduğu kadar düşündürücüdür kendileri. Bizim okuldaki bazı öğretmenlerin dışını geçtim; içinden bile böyle bir ses gelmiyordur. Eminim...

Hiç yorum yok: