30 Ekim 2011 Pazar

Hayatın Gidişini Değiştirmek İstiyorsan, Düşüncelerini Değiştir

 
İyi ol fakat çok iyi olma.
Birazcık huysuz ol
Fakat çok değil.
İçinden geliyorsa... dua et.
Eğer sana rahatlık veriyorsa arada bir küfür de et.

Etrafındakilere mümkün olduğunca dostça davran, müşfik ol.
Eğer bir gün kötü davranmanı gerektirecek bir durum Karşısında
Kalırsan;
Bağır, çağır, kır, dök ve unut!
Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala,
En ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme…

Yaşa herşeyden önce yaşa
ve sırf, tesadüfen bu dünyaya gelmiş olduğun için,
Laf olsun diye günlerini geçirme.
Eğer gerçek aşkı tanıyacak kadar şanslıysan;
Bütün kalbin, ruhun ve bedeninle sev.

Hayatını o şekilde yaşa ki;
Her an kendi elini sıkabilesin
ve her gün faydalı olan, hiç olmazsa bir şey yap ki;
Gecelerin yaklaşırken örtüleri üzerine çekip kendi kendine
“Ben elimden geleni yaptım” diyebilesin.

Düşüncelerin neyse hayatın da odur.
Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan
Düşüncelerini değiştir.
 

William SHAKESPEARE

29 Ekim 2011 Cumartesi

Cumhuriyetimizin 88. Yılı Kutlu Olsun

29 Ekim 2011. Bugün. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş büyük bir kara çalındı yüzlerimize. Törenler başbakanlık genelgesiyle iptal edildi. 1923'ten beri kutlanan, bize "Güneş" olan, Cumhuriyet Kutlamaları iptal edildi. Neden olarak da Van'da hepimizin yüreğini burkan deprem felaketi gösterildi. Televizyonlarda depremden, şehitlerimizden sonra bile şarkılar, türküler, göbek atmalar, diziler, eğlence programları tam gaz devam ederken Cumhuriyet kutlamaları için hükümet: " Hop! durun bakalım. Eğlencenin sırası değil!" diyerek ket vurdu ulusal coşkumuza. Merak ediyorum da; zaten içimiz buruk, onca acı kayba rağmen, hükümet bizim "Rio Karnavalı" kıvamında Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayacağımızı mı sandı? Van depremi iptale bahane oldu bugün.


Her şeye rağmen, her şeye inat biz bugün okulda kutladık Cumhuriyet'i. İçimize çöken hüzünü biraz olsun kenara aldık. Yüreğimiz buruk olsa da Atatürk'ün bize emanet ettiği bu hazineyi korumak adına Saygı Duruşu'nda da bulunduk, İstiklal Marşı'mızı da okuduk. Şiirleri büyük bir coşkuyla okudular çocuklarımız.Günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yaptık. Cumhuriyeti anlatan şarkılar bile söyledik. Fotograflar çektik. Ay yıldızlı bayrağımızı 10. Yıl Marşı'nı hep bir ağızdan söyleyerek dalgalandırdık. Gebze'de Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayan nadir okullardan biri olduk. Göğsümüzü gere gere "Evet, biz kutlama programı yaptık." dedik soranlara.
Vel hasıl kelam Güncem. Hükümetimizin yeni sloganı bugün bu oldu: 
"Bir neslin Cumhuriyet bilincinden, Atatürk sevgisinden uzak büyümesini sağlamak. Hayaldi, gerçek oldu." (mu?)

Tüm yapılanlara inat! "Unutturamaz seni hiçbir şey."


Yine bugüne cuk diye oturan bir laf daha var ki paylaşmadan edemeyeceğim.

"Ekim'e söyleyin bundan böyle 28 çeksin !
Kasım 9 çeksin !
Nisan 22 !
Mayıs 18 !
Ağustos 29 çeksin !
Çünkü birileri bizi çekemiyor !"
Müjdat GEZEN 

26 Ekim 2011 Çarşamba

Acının Adı...

Her kelime anlamsız bu acı karşısında. Deprem oldu diye sevinen mahluklar varmış. Bu söyleme inat; öyle güzel yazılmış bu satırlar. Ülke olarak bir sınavdan geçiyoruz  Rabbim hepimizin yardımcısı olsun. Deprem bir taraftan, terör bir taraftan...

"Kardeşim,
Van’dan haberlerim var.
Çadırdan geliyor bu haberler.
İnsanları açlık, susuzluk, soğuk veya sürekli olan depremler yaralamıyor sözlerin kadar.
Ailesinin yasını henüz tutamamış, enkaz altından haber bekleyen nice insanlar sözlerinle acı çekiyor.
Bilmem Yusuf’un sırtındaki cansız, beyaz eli gördün mü?
Sen kardeşim, o ölünün sıcaklığını veremeyecek kadar uzaksın insanlığa…
İşte bu yüzden enkaz altında hayata gözlerini yummakta olan insandan daha fazla muhtaçsın insanlara…" (Alıntı)

Bu düşmanlığın, bu nefretin bu kadar yakınıma gelmiş olması üzüyor beni. Vah benim güzel memleketime meğer biz çoktan bölünmüşüz. Meğer Mehmetcik dağda, bayırda boşuna şehit düşermiş.

Ne ara, ne zaman böyle olduk biz?
Ne ara, ne zaman ölüm ister olduk?

21 Ekim 2011 Cuma

Günümün Sözü :(

"80 yaşındaki annesi ölünce metanetini koruyamayan, 20 yaşındaki evladı ölen anneden metanet bekliyor.Annesi ölene öksüz,babası ölene yetim,eşi ölene dul derler ama evladı ölene bir isim yok; çünkü bu isim verilemeyecek kadar kötüdür."
Nihat GENÇ

...

26 şehidin ardından içim yanıyor. Lanet okuyorum. Hastayım, keyifsizim... Haftam oldukça yoğun ve yorgun geçmekte. Bedenim, üzerimden tır geçmişçesine ağrıyor. Halsizim. Hem bedenen hem ruhen... Artık şehit haberi duymak istemiyorum. Kimse istemiyor. Gülümseme yok bu hafta Güncem. Ama gülümseyeceğimiz günler gelecek... Tüm milletçe... Hoşçakal...


"Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor..."

M. Akif ERSOY

18 Ekim 2011 Salı

Gözlerimden Düştün...



Sözlerimi içime saklıyorum
Bir terzi gibi iğneler dudaklarımda
Susuyorum ve içimden
Bırakıyorum seni
Gözlerimden düştün,
Acımıyor mu hiçbir yerin?

15 Ekim 2011 Cumartesi

Tembelliğin Tadı...

Öğlene kadar uyuma ile şekerleme arasında sıkışıp kalmak, cumartesi gününün leziz kahvaltısını hazırlayıp keyifle kahvaltı yapmak, kahvaltııdan sonra sade türk kahvesi eşliğinde gazeteleri karıştırmak, bir kaç dostu ile telefon görüşmesi yapmak, tembelliğin tadını çıkarmak istiyordu bugün. Öyle de yaptı. İyi ki tatil günleri var. Yoksa tembellik bu denli zevkli olur muydu? İyi ki varsınız Cumartesi - Pazar.
Görüşmek, gülüşmek dileğiyle Güncecan. 
Gülücük, gülücük, gülücük  ^_^


Taze sıkılmış ruhum, bayatlamış bahanelerim
Çilekli dondurma ile televizyon seyrederim
Derken bir film başlar, içinde kendimi ararım
Kahramanları herkes sever, bense sıradan bir adamım
En heyecanlı yerinde filmin, telefon çalar, sevgilimdir
Merak ettiği tek şey özleyip özlemediğimdir
Yine de keyifli bir gün
Balkona atarım kendimi, dolunay değiştir beni
Öyle derine dalayım ki, kabarcıklar bile gözükmesin
Derken bir yıldız kayar, tutsam bile elim yanar
Ruhumu çeker medcezir, geri vermezse işime gelir
İnsan bazen kaybolmak ister, kendi kendine kalmayı özler
Hayaller kurmayı sever, gerçekler bazen az gelir
Bu dünya bazen dar gelir, bu hayat boş gelir
Yine de keyifli bir gün...

13 Ekim 2011 Perşembe

Kek...

Her lafa kanan, yemesi kolay, anlaması olay olan insan türü olarak tanımlansa da bu yazının amacı normal bildiğimiz içine Allah ne verdiyse katıp, katıştırıp tadına doyulamayan, nam nam nam yapılmak suretiyle ağız doluyken "Daha yok mu?" diye sormaya neden olan karın doyurgacının analizidir efendim :)

Malumunuz bayanların altındır, paradır bilimum yatırım aracı olan "Gün"lerinde vazgeçilmez elamandır bu tatlı şey. Fındıklısı, cevizlisi, çikolatalısı, şuruplusu, sadesi... bla blası... falanı filanı vel hasıl kerim çeşidi çoktur. İçine ne atarsan onun adını başa koydun muydu tamadır olay. Şarkısı bile vardır. Aldatılmış melek gibi kızı anlatır. (Bknz. burdan ) Neyse orası derin mevzu azizim. Ne diyorduk? Kek... Efendim bunun içinde ne vardır diye sorarsanız... Şöyle ki un, süt, yumurta, kabartma tozu, vanilya, şeker, bi deee işte o neli olcaksa artık kekimiz "Allah ne verdiyse" elemanı olan besin kaynağıdır.
Yeni eve taşınmış komşuya götürülür, tatlı yenilip tatlı konuşulur, ilk samimiyetin temelleri atılır; hastaya götürülür, hasta şifa bulur o derece şifası vardır; hatta ordaki hemşire, hasta bakıcı, doktor... vb çalışana ikram edilir, mutlu edilir çalışanlar. Ulusal mı dersiniz, evrensel mi dersiniz bilmem ama güzeldir kendileri. Ne kadar taze hediye ederseniz o derece sıcacık gülümsemelere neden olursunuz.
Uğruna türlü türlü kalıplar hazırlanmıştır. Klipslisi, teflonu, yuvarlağı, çiçeklisi, düzü, silikonlusu... bi çok çeşidi vardır kendi gibi.
180 derecenin hastasıdır. 170 olursa küser, 200 olursa küser, kabarmaz Allah muhafaza. Duygusaldır, aşırı sıcağa, soğuğa gelemez. 180 olacak arkadaşım!! :)
En iyi kıvamı tutturmak için bütün malzemelerin oda sıcaklığında olması şarttır. Anne özlemi çekenlere birebirdir. İçine portakal kabuğu rendelerseniz, kokusuna oturur ağlarsınız. Fona da Candan ERÇETİN'den "Yüksek yüksek tepelere" şarkısını da eklerseniz, resmen ağlaya ağlaya "Ben annemiiii özleeedimmm" diye şarkıya eşlik edersiniz. Dedim ya şekerim duygusaldır, içlidir, ağlatır, özletir. (O değil de annemi özledim ben yaa :( bak yazarken gözüm doldu. Hemen değiştirmem lazım konuyu...) 
Bunun yanında çok da eğlencelidir. Şöyle ki bizim orda; "Bi kek çırpıverem, çayla yiriz" söylemine neden olur :) Allah!! Ordaki muhabbeti, sohbeti, kahkahayı düşünebiliyor musunuz? :) Muhabbete çayla kankalık eder, eğlencenin ipini çeker...
İşin özü Güncecan yarın okul için Havuçlu- tarçınlı- cevizli kek yaptım. Onu diyivecedim ben sana. Laf uzadı işte :) Güzel de oldu bence. Sen ne dersin? ;)

12 Ekim 2011 Çarşamba

Elif :)


Kendi ismin diye söylemiyorum güzeldir Elif ismi. Kendimle aynı adlı bir kitabı okumak ise çok daha güzel. Çok oldu okuyalı ama olsun Güncem'de paylaşmamıştım. İşte oradan bir kaç alıntı. Cümlelerin altı bilfiil çizilmiştir :)
"Güneş yarın sabah sen dua ettin diye mi doğacak ? Elbette hayır ; güneş kainatın kanunu gereği doğar. Tanrı dua etsek de etmesek de hep yanımızdadır"
"Yani sence dualar gereksiz mi ?" diye üsteledi Tatyana.
Kesinlikle hayır. Sabah erken kalkmazsan güneşin doğuşunu asla göremezsin. Dua etmezsen, tanrı daima yanında olsa bile o’nun varlığını hissedemezsin..."

" Üç gün sonra günlük rutine döndüğümüzde sanki onca yolu tepmemişiz, o kadar uzaklara gitmemişiz gibi gelecekti bize. Elimizde fotoğraflarımız, biletlerimiz olacaktı tabii, yolda topladığımız anılar olacaktı, ama zaman -hayatlarımızın biricik, mutlak, ezeli ve ebedi efendisi olan zaman- bize, Sen bu evden, bu odadan, bu bilgisayarın başından hiç ayrılmadın diyecekti."

Paulo COELHO

"Elif" demişken şarkımı da iliştirivereyim :) Tebessüm ile kal Güncecan :)

Sakin - Elif

9 Ekim 2011 Pazar

Hayat Bana Güzel...

Bu haftam oldukça yoğun geçti salı, perşembe sabahları drama kursu pazartesi,çarşamba ve cuma günlerinin sabahları ise okulumuzda her güne bir etkinlik kıvamı olduğu için yoğunduk Güncecan. :)
Bir bilenin dediği gibi: "Herşeyin bir sonu var; doğrudur. Ama en mutlu son; hafta sonudur." Aynen öyledir. Hafta sonum harika geçti. Dost sohbeti, gezme, tozma, alışveriş, damla sakızlı türk kahvesi, film,çay, kuruyemiş, mükemmel kahvaltı... Sevgili iş arkadaşım Gülşah ve sevgili eşi Kadir sayesinde harika bir hafta sonu etkinliği altına imza attık. Cumartesi Maltepe- Carrefour ve Pendik Marina'da bol kahkahalı, gezmeli, tozmalı, kahveli, kahvenin yanında minik dondurmalı(bir Mado klasiği), çikolatalı, müzikli bir akşam. Ardından da evlerinde harika bir film, çay, kuruyemiş faslı yaptık. Pazar sabahı ise Gülşahım'ın güzel ellerinden dört başı mamur bir kahvaltı yaptık. Elleri dert görmesin güzel arkadaşımın. Öyle düşünceli, öyle naif, öyle kibardır ki benim Gülşahım. Her şey için teşekkür ediyorum, hem kendisine hem de eşine. 
Pazar günü ise Esra'nın geçmiş doğum gününü kutladık Yasminimle. Bol bol Enes'i mıncırıp durdum. Oyunlar oynayıp Enescik'le yürüme alıştırmaları yaptık. Esra'ya market market dolaşıp saç boyası aradık, bulduk. Hem annesinin hem de Esra'nın saçını boyadım. Artık benim için bir meslek haline geldi bu iş :) 5 dk'da biti bitiveriyor.  Çok eğlenceli, mis mis bebek kokulu :) bir gündü. Akşam olup da eve geldiğimde Cumartesi ve Pazar'ın benim için bir tatil günü olma havasından çıkıp yoğunluktan yorgunluğa uzanan kolları arasında; dostlarım sayesinde bu kollarda mest olduğumu hissettim. İyi ki varsınız canlarım. Hafta sonu arabada bangır bangır söylediğimiz şarkı ile bu hafta sonunu kapatıyorum sevgili Güncem. Gelecek haftasonlarında bakalım neler göreceğiz.  Sıradaki parça Gülşah ve Kadir çifti için geliyor.... 


4 Ekim 2011 Salı

Kışa Bir Adım Daha Yaklaştırır Ekim

 Geçen yıldan kalma bu fotografım kışa özlemimin, karı nasıl sevdiğimin en güzel örneğidir. :)
Ekim gelmiş, hava soğuk yüzünü yavaştan göstermeye başlamış. Yazlıklar kalkmış, kışlıklar dolapta yerini almış ayh ne güzel ne güzel. Gök gürültüsünden ya da şimşekten haz etmesem de Gebze'ye kar yağmasını sabırsızlıkla bekliyorum. Ekim, sonrasında Kasım bu heyecana daha çok yaklaştırıyor insanı. Kış en sevdiğim mevsim. Lahana gibi üst üste tak takıştır  :) kalın rengarenk upuzun çoraplar bahsi açıldığında bile çıkarıp çıkarıp giymek istiyorum :) Gerçi benim giydiğim renkler kılık kıyafet yönetmeliğine uymuyor ama olsun. İçim karalar bağlasa da ben vazgeçmem renkli giyinmekten :) Sonracığımaaa bereler olsuuunn, atkılar olsuuun, şallar olsunn Elifcan'ın süsü püsü olsun :) Allah aşkına bir düşünün. günlerden Cumartesi. Havada aşk kokusu var <<< demek isterdim ama malesef  :) neyse havada kar havası var. Kar yağmaya başladığında sen evinde sıcacık kanepende uzanaraktan...  klasik evet :) izliyorsun. Veee klasikliğin bozulmasına izin vermeden elinde koca bir bardak sıcak çikolata oy oy oy :) Benim için vazgeçilmez bir şey daha. Okumaya yeni başladığın harika bir kitap. Neymiş efendim? Karmış, sıcak çikolataymış, kitapmış... İşte bu üçlü canmış :) 

 Şu beyazın güzelliğine bak yaa :) Bolu /Abant
Yalan mı yalan mı? Yaz çıplaktır yahu. Sıcaktır, vıcık vıcık sarar bedenini, yapışır hava cildine, bunalttıkça bunaltır. Sonbahar desen yağmurundan, gök gürültüsünden, gribinden salgınından geçilmez. Nedense sonbahar karar mevsimidir. Hayatında belli şeyleri değiştirmek, bir şeylere karar vermek için hep bu mevsimi seçersin. Ayrılık, hüzün, tesadüfi karşılaşmalar, yalnızlık... hepsi bu mevsimdedir. İlkbahar yeniden doğuş mevsimidir. Ben bahar kızı olduğumdan İlkbahar'ı da en az kış kadar severim. Ilıktır, yüzünü, bedenini okşar havası. Gülücüklerin, sevmelerin, başlangıçların mevsimidir. 


Ama Kış... Ah Kış... Ev mevsimidir. Sarılmanın, sarmanın, sarınmanın, sobanın, mumun, sokak lambalarının aydınlattığı kar kaplamış zeminlerin üstünde sıcacık gülümsemelerin mevsimidir. Derin sohbetlerin, efkar basıp sonbaharın akla getirdikleriyle içmelerin mevsimidir. Tesadüfi karşılaşmaların değil, buluşmaların, kavuşmaların mevsimidir. İnce düşüncelidir Kış. Sevimlidir, pofuduktur. Candır can :) Düşünürsün atkıdan, bereden yüzün saçın dağılmış bir halde biri seni gelip güzel bulacak mı? Aşk kokusunu kar havasıyla bir tutacak, tutturacak biri olacak mı diye... Yaz gibi beyhude bir çaba değildir, çalıştığını anlarsın, üretkenliğin tadını alırsın. Mis gibidir. Neyse daha var Kış'a :) Bir Kış yazısı daha yazarım ben Ocak- Şubat- Mart'ta :) ehehehe :) 

Kendime not: Kış senin gibi rahatta geçirenlere güzel. Evi barkı olmayan insanlar ne yapsın? Ne bencil ne fena bir kızsın sen. Her şeye rağmen rabbim yardımcıları olsun.