28 Eylül 2011 Çarşamba

Dengesizliklerim Dengemi Bozuyor...

 Vel hasıl "Denge" zor iştir azizim. Bir bilen ne demiş? Bakalım ne demiş? "Dengede kalmanın en kolay yolu; hayatınızı bağladığınız stabil bir unsur bulmaktır." Stabilim yok benim. Bulunca en az beş kez tok ya da aç farketmez yutu yutuvecem, atı atıvecem :)

Uyku düzenim bozuk. Hem de öyle bir bozuk ki bir gece kuşu olma eğilimindeyim. 5'e kadar uyumuyor, 5'ten sonra da deliksiz bir uyku ile kendimi sarıyorum. Sabah uyanmam ise saat  9.5- 10. Durduk yere gözlerim doluyor hatta göz yaşı olarak akıyor. Neden diye sorsa biri, neden bulmakta güçlük çekiyorum. Kulaklarım sürekli çınlıyor. Geçmişte kalması gereken insanlar bir bir çıkıyor ve nasıl oluyorsa buluyorlar beni. Huzursuzum, dengesizim. Bazen sebepsiz alıngan ve kırılgan, bazen de nedensiz sinirli olabiliyorum. Küflenmiş, içi geçmiş bir sebze gibi hissediyorum kendimi. "Aman doktor canım kuzum doktor, derdime bir çare... Çaresiz dertlere düştüm, doktor bana bir çare..."
Çocuk olsam yeniden. Babam saat 10'da uykuyu bir sinema galası havasında yaşatan o sözü söylese. "Hadi kızım yatağa güzel rüyaları kaçıracaksın." dese. Annem uyku perilerini öpücükle kondursa yanağıma. İçimde huzur olsa, mutluluk olsa. Hayatın omuzlarıma her yeni yaşta biraz daha büyütüp yüklediği yüküm olmasa sırtımda.
Düzensizim. Yaşam enerjim elimden alınmış. Göz yaşı akıtarak hayatın benden aldıklarını geri istiyorum. Ama hayat çok inat. En az benim kadar inat. Vermiyor. Üstüne üstlük aynı şeyleri ısıtıp ısıtıp önüme koyuyor. Dayanamıyorum. Ağırlaştı üzerimde, ağır geliyor. Paylaştıkça azalır diyorlar ya azalmıyor. Anlatıyorum, anlatıyorum, konuşuyorum, içimi döküyorum... Azalmıyor. Hoşlandığım, önceleri zevk alarak yaptığım işler bile ağzıma bir parmak bal çalınmış hissi uyandırıyor. Anlık mutlulukları yaşayıp yaşayıp ardından aynı huzursuzluğuma dönüyorum. Çok dengesizim çok. Alışkın değilim bu duruma. Fırsat bu fırsat beynim bile oyunlar oynuyor bana, dalga geçiyor resmen. Arkadaşlarla konuşmalar sırasında yorum yapıp ertesi gün yaptığım yorumu unutuyorum. Eşyalarımı koyduğum yeri unutuyorum. Elimi kesiyorum, ne zaman ya da nasıl kestiğimi unutuyorum. Acı verince kendi kendime sorguluyorum. Nasıl yaptım diye. Günlük hayatım belli bir düzende gitse de ruhsal hayatım aynı düzende değil. İşte öyle Güncecan. Belki san iç dökmek bir nebze rahatlatır beni. Duygularıma tercüman bir şarkı ile veda ediyorum sana. Daha mutlu, daha huzurlu, daha dengeli günlerimde görüşmek, gülüşmek dileğiyle. Her şeye rağmen kocaman bir gülümsemeyle huzurunuzdan çekiliyorum. 



Hiç yorum yok: