5 Eylül 2011 Pazartesi

Evim Evim Güzel Evim, En Rahat Yerim, Yerim Ben Seni Yerim...


Beşeroğlu sıkılır, bunalır. Bir şeye alışması, artık yadırgamaması çokça zaman alabilir. Bunaldığın an atıverirsin dışarıya kendini. Bunun neticesinde olay mahallini terk etme durumu söz konusu olur. Bu durumun gerçersiz olduğu tek yer insanın evidir. Beşer kişi eğer bir yere ev derse; bu buranın her bir yerine alışılan, vücut hücrelerine ilmek ilmek işlenilen bir yer olduğu anlamına gelir. Gel zaman git zaman yaz olur... Tatile çıkalım. Hadi! :) Bilet, yan koltuktaki çenebaz teyze, muavin, devamında şıpıdak terlik, deniz, kum, güneş... Gezer gezer helak olursun. Hava sıcaktır. Yine de "Oh be dünya varmış!" Deniz ve mehtapla kanka olursun. Eğlence eğlence... Amaaaa sanki kendi yatağın daha mı rahattı? Sivrisinekler de var burda... Düşüncelerini kovuşturursun. Zaman bu tabi çabucak geçiverir. İş var güç var. Haydiii başa dönüyoruz... Bavul, bilet, teyze!! Boğucam seni teyze... Bi sus! bi sus! öhöm öhöm neyse... Evin önündesin sonunda... Bavulunu sürüne sürüne çıkar. Çantandan binbir güçlükle anahtarını bul. Kapıyı açıp içeriye girdiğinde ilk söylediğin sözdür... Acaba nedir nedir? "Evim evim güzel evim, en rahat yerim, yerim ben seni yerim..." Evindesindir artık. Etraf örümcekli ve tozlu olabilir. Olsun varsın. Aç bakalım televizyonu ne varmış? Yayıl kuzum yayıl!! :) 
Demek ki neymiş? İnsanın evi gibisi yokmuş. Tatilin anlamı sözlüklerde dinlence diye geçse de asıl anlamı yorgunlukmuş. Bu da böyle biline... 
Yarın iş var. Uyku girdi bedene. Evine hoşgeldin Elifcan... Yeni güncelerde buluşmak üzere... Öpücük, gülücük :)

Hiç yorum yok: