10 Haziran 2012 Pazar

Öğretmenliğin Acı Yönü...

Sessizlik bazen iyi değildir, hem de hiç iyi değildir. Hüzün kelimesiyle eş değer olur o zamanlarda. Sınıf kapısından içeri girdiğinde "Öğretmenim!" diye kimse şikayete başlamaz, fısır fısır konuşmalar olmaz. Sınıfta unutulmuş bir kaç kitap, defter, kalem sahipsizdir. İzin almadan sınıfın ortasına çıkıp "Bu kimiiiiiiin?" diye soran olmaz. Sessizlik ağırdır. taş gibi, ağır bir kaya gibi oturur kalbinin tam üzerine. Boğazın düğüm düğüm olur o an. Sessizliği değil de ilk kez konuşmalarını istersin bıcır bıcır, "Konuşmaaa!" diye uyarı çektiğin anları değil de etrafında her birinin ayrı telden çalmasını istersin. 
Ana kucağından gelmişlerdi bana, 4 yıl boyunca emek verdiğim dünyadaki en değerli varlıklarımdandı. Bir çoğunun ayakkabısını bağladım, kızların saçlarını ördüm, bağladım, beslenme saatinden sonra yüzlerinde kalan çikolata, ayran kalıntılarını sildim yüzlerinden. Önlüklerini ilikledim, her birinin yarasına pansuman yaptım, zaman geldi öptüm, geçti... 4 yıl boyunca elimde büyüdüler. Öyle zor geliyor ki şimdi yeniden yeni öğrenciler almak. Ne zormuş, ne acıymış... Ağlayan yüzleri gözümün önünde ben ağladıkça onlar, onlar ağladıkça ben... Hala yarın sabah okula gittiğimde yüzlerini görecekmişim geliyor. Gülümsemelerle güncem... Daha neşeli, daha güzel günlerde görüşmek, gülüşmek dileğiyle... İçimde çöreklenen ayrılık acısı belki biraz hafiflediğinde... Hoşçakal...


Bu sabah titreyerek sınıfa girdim
Çocuklarım, yavrularım yok bugün.
Ne “günaydın” diyen var, ne “öğretmenim”
Çocuklarım, yavrularım yok bugün.


Sıralarda kimse yok, hepsi boşalmış
Sanki bir hüzün var bahçede bile
Sizden ne bir nefes, ne bir ses kalmış
Teselli aradım ,ben, ama nafile!


Beş yıl nasıl geçti bir rüzgâr gibi!
Yılları ay, ayları gün ettiniz
Bir tek güne sığdı o yıllar sanki
Sonunda siz de beni koyup gittiniz.


Geçen yıllar geri gelsin isterim
Yine durun, sıralanın karşımda.
Üzün yine beni eskisi gibi
Yeter ki bulunun yanıbaşımda.


Sizle beraberdim, sizleydim her gün
Bilmem şimdi günlerim nasıl geçecek!
Hiç tadı, neş’esi kalmadı ömrün
Bana kimler “öğretmenim” diyecek?


Mini mini yavrular getirin bana
O zaman bu özlem belki de biter.
Çocukları gitmiş bir öğretmeni
Ancak başka çocuklar teselli eder.


“Şaka yaptık” deyip,çıkıp gelseniz
O zaman dünyalar benim olacak.
Zararı yok, yaramazlık etseniz
Bundan bile gönlüm çok haz duyacak.


“Fatih, Özge, Murat” diye seslendiğimde
“Buradayım” diye cevap verseniz. 
Biriniz, üçünüz, beşiniz değil
Eksiksiz hepiniz geri gelseniz.


Farkım yok susuz kalmış bir değirmenden
Oyuncağı kaybolmuş çocuk gibiyim.
Issız, kızgın bir çölün tam ortasında
Herkesten, her şeyden uzak biriyim.


Haydi gelin, koşun bana çocuklar!
Bir daha bir daha kucaklaşalım
Öyle ayaküstü değil, onlarca defa
Sizinle yeniden vedalaşalım.

3 yorum:

Fatma Tuğçe Kansu dedi ki...

İlkler kıymetlidir her zaman.Bunlarda senin ilk,belki son kez 4 yıl üst üste okuttuğun öğrencilerin olacak.Kıymetlindirler her zamanda öyle kalacaklardır!!!

pınarpare dedi ki...

canım hassas arkadaşım benim.sana birer hatıra değil birer ömür eklendi.tüm hayatları boyunca seni hatırlayacaklar ve umarım sana da kendilerini sık sık hatırlatacaklar.gülümse Elif im gülümse...bu kez umutla geleceğe gülümse.bu aralar hepimize en çok bu lazım.öperim sevgiyle...

Elif dedi ki...

Umarım her şey onların adına güzel olur. Gözümden sakındım şimdiye kadar her birini. Artık yeni öğrencilerim olacak, belki onlarda da aynı şeyi yaşayacağım ama hiç biri ilk göz ağrılarım kadar olmayacak. Başarı onların peşini bırakmasın :)