Bayramlar çocukluk coşkusuyla pırıl pırıl parlayan güzel günlerdi eskiden. Ramazan günleri bayram gelecek sevinci ile geçerdi.
Minicik avuçlarım, bayramın gelmesini iple çeken ufacık ellerim, anneme babama sürekli soru soran küçücük kurumuş dudaklarım vardı benim.Sonra kırmızı ayakkabılarım, bayramlık cicili bicili elbiselerim vardı. İlk mağazada gördüğün anda vurulurdun o zaman kıyafete, gözünün önünden bir an olsun ayırmazdım. Bir an uzaklaşsa yeni giysim başucumdan dünya başıma yıkılmış gibi bir acı otururdu içime. Çocuğum gibi gözümden sakınırdım. Arife günü gecesi heyecandan uyuyamazdım, bayram sabahı da benden önce kalkar giysimi alırlar diye erkenden uyanırdım bayram namazı saatinde.
Şeker yerdik, bayram günü karışmazdı kimse o kadar şeker çikolata yememize. Bir zil çalıverirdi. Sohbet, muhabbet, kahkahalar... ardından mis gibi tatlılar, zaman çoksa mevsim meyveleri... Eski bayramlar bir çok lezzetin görücüye çıkma zamanlarıydı. Bayramlar küçük çocukların kapıları en içten çaldıkları zamanlardı. El öpenleri çok olurdu büyüklerin. Hatta bize bile derlerdi: "El öpenleriniz çok olsun." diye. Kafalar samimiyetle okşanır, torbalar bi dolu şeker olurdu. Bugünlerle o günlerin bire bir aynı olmasını beklemiyorum ben zaten. Anılarım depreşti biraz :) Elbette değişen şeyler olacaktır. Değişmeyen ne var ki günümüzde? eskiden bulduğumuz tatları tamamıyla asla bulamayız zaten. Ama ben inanıyorum ve inanmak istiyorum ki çocukların çoğu yine aynı ya da benzer tada yakın hissediyor kendini ve o tatla yaşıyor bayramları yine. Yaşamın en güzel anıları, hep çocukluktan çıktı ve de hep çıkacak sanırım. Aslında bayramlara değil de galiba çocukluğuma özlemim.
Bayramınız kutlu olsun. En çok bugün gülümseyin ki içinizdeki çocuk daha çok dışarı çıksın, eğlensin.... :)
Bayramınız kutlu olsun. En çok bugün gülümseyin ki içinizdeki çocuk daha çok dışarı çıksın, eğlensin.... :)
Fıratımdan güzel karikatür... Seviyorum bu sıpayı :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder